Yazarlar / Ali Yavuz HACIMUSTAFAOĞLU


KURUMSAL TEFECİLER

KUVEYTLİ Adnan El Bahar’ın sahibi olduğu Fleetcorp Taşıt Kiralama Şirketinin yüzde 75 hissesi Kuveytli iki bankaya geçti.

Ağustos ayı başında faaliyetleri duran, yönetici kademede muhatap bulunamayan şirketin mağdurları arasında 300 kadar galerici de bulunuyor. 

Yukarıdaki haberden anladığımızı izah etmek durumundayız:

Türkiye, ekonomik yapısına ait iç dinamiklerini emek ve zekâ karşılığı olan kazancın üzerine kurmadıktan sonra, bu tip soygunlara her daim açık bir ülke olmaya devam edecektir.

Yabancı sermayenin - Türkiye’nin menfaatlerine uygun şartları kabul etmesi halinde - ülkemizde değerlendirilmesinde bir sakınca görülmez. Bugün için; durum böyle değildir.

 Günümüzde yabancı şirketler, bizlere sağlanmayan vergi ve yatırım avantajı ile Türkiye’mizde ticaret yapmaktadırlar. Buna rağmen, fırsat bulduklarında ülkemiz aleyhinde misyonerlik faaliyetlerinden de geri kalmamaktadırlar. Yerli üretimimizi yok etmek için zararlı tarım ilaçlarından tutun da teknolojik bağımlılığı pekiştirici stratejilerine kadar her türlü zararı bilinçle ve keyifle vermektedirler.

Bu kadar zarara rağmen, hala yabancı sermaye ile güç kazanacağımızı iddia edenlerin, bu şirketlerin maksatlarına yönelik hareket ettiğini anlamamız hiç de zor olmuyor.

KURUMSAL TEFECİLER

Türkiye’mizde “profesyonel”, “kurumsal”, “sermayesi büyük” vb. süslü kelimelerle, küresel bir güç halinde karşımıza çıkarılan yabancı sermayenin maksatlı şirketleri, ticaretin müspet yapısını menfi maksatlarına döndürdüğü gibi, tek değer olarak maddeyi kabul etmek zihniyetini, Türk işadamlarına da aşılamış oldular.

Artık, sömürü için yabancı sermayedarlara ihtiyacın kalmadığı bir dönemdeyiz.

Öyle ki, maddeyi amaç kabul etmeyi yabancılardan öğrenen yerli şirketlerimiz, her türlü menfi çıkar için, şahsiyetli yaşamayı yok etmekten, rahatsızlık duymamaktadırlar.

Ne yazık ki; şahsiyetimizle yaşadığımızda en güçlü ekonomik düzeni kuracağımızı hiç düşünmüyorlar bile.

İşte, hal böyle olunca, küresel sermayenin profesyonel, parası bol şirketleri, bonkör tavırlarıyla iç piyasamızdaki alış veriş yapısını darmadağın eder.

Bununla da yetinmeyen görünüşte profesyonel, aslında tefeci şirketler; faizden, dövizden, sermaye payından elde ettiği kâr ile öz sermayesinden para harcamadan satın aldığı araç gereçlerini de “fırsatçılık zihniyetiyle” daha ucuza alıp, daha pahalıya satmayı hedefleyen esnafımıza pazarlar.

Usulüne uygun olmayan dalavereli işlerin sonunda, yerli esnaf batma noktasına gelirken, gözümüze sokulan “itibar” sahibi firmalar ülkeyi terk eder. Geriye bir yığın alacaklı, sömürülen milyarlar, batırılan yüzlerce şirket, işinden olan binlerce çalışan…

ÇÖZÜM ŞAHSİYETLİ YAŞAMAKLA MÜMKÜNDÜR

Hak ediyoruz. Kesinlikle hak ediyoruz. Hak etmeseydik sonuç böyle olmazdı. Maddenin debdebesine aldanıp, şahsiyetli yaşamakla mümkün olan adil ve güvenli kazanç yolunu bıraktığımız için, her türlü eziyeti hak ediyoruz.

Bu kadar musibetten bir nasihat almayacaksak eğer; daha büyük vurgunlara açık olduğumuzu en azından göz ardı etseniz de, görmek istemeseniz de, sussanız da, ben size söyleyeyim de… Sonra demedi demeyin!


0 0

Diğer Yazıları